Hayatının Son Günlerinde Sahabeye Verdiği Vasiyetler

Hz. Muhammed’in hayatının son günlerinde sahabeye verdiği vasiyetler, ümmete bıraktığı ahlaki miras, birlik ve kardeşlik mesajlarıyla derin anlamlar taşır.

Hayatının Son Günlerinde Sahabeye Verdiği Vasiyetler
Hayatının Son Günlerinde Sahabeye Verdiği Vasiyetler

Hayatının Son Günlerinde Sahabeye Verdiği Vasiyetler

Giriş: Veda Eden Bir Peygamber, Asla Unutulmayan Bir Vasiyet

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), ömrünün son günlerinde bile ümmetine olan sevgisini, şefkatini ve endişesini hiç kaybetmedi.
O (s.a.v), dünyadan ayrılmadan önce ümmetine bırakacağı en değerli mirasın mal veya makam değil; iman, ahlak ve kardeşlik bilinci olduğunu vurguladı.
Son nefesine kadar “Ümmetim, ümmetim” diyerek yaşayan bir Peygamberin vasiyetleri, sadece o günün sahabelerine değil, kıyamete kadar gelecek bütün müminlere hitap etmektedir.

Bu vasiyetler, yalnızca kelimelerden ibaret değildi; bir ömürlük davetin özeti, bir medeniyetin temel taşı ve insanlığa yön veren ilahi bir öğütler manzumesiydi.

1. Namaza Dair Vasiyeti: “Namaza, Namaza ve Emanetleriniz Hakkında Dikkatli Olun”

Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefatına yakın günlerde sık sık tekrarladığı söz şuydu:

“Namaza, namaza ve emriniz altındaki kimseler hakkında Allah’tan korkun.” (Ebû Dâvûd, Salât, 360)

Bu söz, onun hayatının özeti gibiydi. Çünkü Efendimiz (s.a.v) için namaz, kul ile Allah arasındaki en güçlü bağdı.
Namaz; insanın kalbini temizler, ruhunu yüceltir, hayatını düzene koyar.
Bu yüzden Peygamber Efendimiz (s.a.v), son anlarında dahi ümmetini namazın terk edilmemesi konusunda uyardı.
Çünkü bir toplumun namazla bağı zayıflarsa, maneviyatı da çöker.

Ayrıca “emriniz altındaki kimseler” uyarısıyla da sosyal adaleti hatırlattı.
Bir Müslüman, yönetici de olsa işçi de olsa, sorumluluğu altındaki her cana adaletle, merhametle yaklaşmalıdır.

2. Kur’an’a Sarılmak: “Size İki Emanet Bıraktım”

Veda Hutbesi’nde Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Size iki emanet bırakıyorum; onlara sımsıkı sarıldıkça asla sapıtmazsınız: Allah’ın Kitabı (Kur’an) ve Benim Sünnetim.” (Muvatta, Kader, 3)

Bu vasiyet, İslam ümmetinin ebedî rehberliğini belirleyen en büyük ilkedir.
Kur’an ve Sünnet, bir Müslüman’ın hem bireysel hem toplumsal hayatını şekillendirir.
O (s.a.v), ümmetine sadece bir din bırakmadı; aynı zamanda yaşayan bir hayat modeli bıraktı.

Bugün Müslümanların yaşadığı karanlıkların, bölünmelerin ve ruhsal buhranların çoğu, Kur’an ve Sünnet bağının zayıflamasından kaynaklanmaktadır.
Oysa Efendimiz (s.a.v), bu iki emanete sarılmanın bizi dünyada huzura, ahirette kurtuluşa götüreceğini bildirmiştir.

3. Ümmetin Birliği ve Kardeşliği: “Birbirinize Düşmeyin!”

Peygamber Efendimiz (s.a.v), ümmetinin en çok tefrikaya düşmesinden korkardı.
Çünkü o, İslam toplumunu sevgi, kardeşlik ve dayanışma üzerine kurmuştu.
Vefatına yakın günlerde ashabına şu uyarıyı yapmıştır:

“Benden sonra birbirinize düşmeyin. Sakın zalim olmayın. Zalimlerin akıbeti hüsrandır.”

O (s.a.v), her zaman kardeşliği vurgulamış, kalplerin ayrılığını şeytanın en büyük başarısı olarak görmüştür.
Kur’an’da da şöyle buyrulur:

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.” (Âl-i İmrân, 3/103)

Bu vasiyet, sadece o dönemin Müslümanlarına değil, bugünün dağılmış ümmetine de seslenmektedir.
Çünkü birliğini yitiren toplum, düşmanına fırsat verir; adalet, huzur ve rahmet ortadan kalkar.
O (s.a.v)’in bu uyarısı, bugün dahi İslam dünyasının en canlı reçetesidir.

4. Kadınlara ve Aileye Dair Vasiyeti: “Kadınlar Allah’ın Emanetidir”

Veda Hutbesi’nin en dikkat çekici bölümlerinden biri, kadınlara dair vasiyetidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Onlar Allah’ın emanetidir. Onları Allah adıyla aldınız.” (Tirmizî, Rada’, 11)

Bu söz, kadının toplumdaki yerini yükselten ve ona şeref kazandıran bir devrim niteliğindedir.
O (s.a.v), erkeklere emanet bilincini hatırlatarak, aile yapısının adalet ve merhamet üzerine kurulmasını istemiştir.
Kadın, İslam’da bir meta değil, bir emanettir; değerli, onurlu ve saygıya layık bir varlıktır.
Bu vasiyet, günümüz Müslüman toplumları için de aile ahlakının temel taşıdır.

5. Komşuluk ve Sosyal Sorumluluk Vasiyeti

Hz. Peygamber (s.a.v), komşuluk ilişkilerine büyük önem verirdi.
Son günlerinde ashabına şöyle buyurmuştur:

“Cebrâil bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, neredeyse onu mirasçı kılacak sandım.” (Buhârî, Edeb, 28)

Bu hadisin ışığında, Efendimiz (s.a.v)’in son günlerinde bile toplumun sosyal yapısını koruma endişesi taşıdığını görüyoruz.
O, sadece ibadete değil; insan ilişkilerine, komşuluk hukukuna, yardımlaşmaya ve toplumsal huzura da büyük önem vermiştir.
Bir Müslüman’ın, komşusu açken tok yatamayacağını, toplumun bir vücut gibi olduğunu sık sık hatırlatmıştır.

6. Ölüm Anındaki En Derin Vasiyet: “Refîk-i A’lâ’ya, En Yüce Dost’a”

Vefatının son anlarında Hz. Peygamber (s.a.v), dudaklarından şu sözleri döktü:

“Refîk-i A’lâ’ya… En yüce dosta…”

Bu cümle, onun Allah’a kavuşma arzusunun, dünyadan tamamen kopuşunun ifadesiydi.
Fakat o an bile, ümmeti için dua ediyor, ümmetinin selametini diliyordu.
Hz. Âişe (r.anha) anlatır:

“Son nefesinde bile ‘Namaza dikkat edin, kölelerinize iyi davranın’ buyurdu.”

Bu, dünyadan göçen bir peygamberin ardında bir ahlak manifestosu bırakması demekti.
Mal, mülk, servet değil; adalet, merhamet ve sorumluluk üzerine kurulu bir miras...

7. Günümüz Müslümanına Düşen Pay

Bugün bizler, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in o mübarek vasiyetlerinin mirasçılarıyız.
Fakat ne acıdır ki, O’nun en çok uyardığı konular —namaz, kardeşlik, adalet, aile, emanet bilinci— en çok zayıflayan yönlerimiz oldu.
Bu nedenle O’nun sözlerini sadece bir tarihî hatıra değil, bugünün reçetesi olarak okumalıyız.

Namazlarımızı ihya etmek, Kur’an’a yeniden sarılmak, kardeşliğimizi güçlendirmek, ailemize adaletle yaklaşmak…
İşte Peygamber (s.a.v)’in gerçek mirasına sahip çıkmanın yolu budur.

Sonuç: Bir Peygamberin Kalbinden Gelen Vasiyet

Hz. Muhammed (s.a.v)’in son günlerinde yaptığı vasiyetler, bir dinin özünü, bir ümmetin yol haritasını ve bir insanlık idealini özetler.
O, dünyadan giderken bile ümmetini Allah’a emanet etti.
Bizler de bu emanete sahip çıkmalı, O’nun (s.a.v) vasiyetini günlük hayatımıza yön veren bir pusula haline getirmeliyiz.

Çünkü O’nun her sözü, sonsuz bir hikmetin yankısıdır.