Mescid-i Nebevi’nin İnşası ve Sosyal Hayattaki Yeri
Mescid-i Nebevi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Medine’ye hicretinden sonra inşa edilen ve sadece bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda sosyal, eğitimsel ve idari faaliyetlerin merkezi olan kutsal bir yapıdır.
Mescid-i Nebevî’nin İnşası ve Sosyal Hayattaki Yeri
Tarih sayfalarını her araladığımda, kalbimin derinliklerinde bir yerin hep özel olduğunu hissederim: Mescid-i Nebevî. Bu mescid yalnızca taşlardan, kerpiçten, hurma dallarından yapılmış bir bina değildir. O, imanla, kardeşlikle, ilimle, adaletle ve merhametle örülmüş bir medeniyetin kalbidir.
Bu yazımda sizlere Mescid-i Nebevî’nin inşa sürecini, onun sadece bir ibadet mekânı olmadığını, nasıl bir toplumsal yapı inşa ettiğini ve günümüze düşen izlerini anlatmak istiyorum. Bu yolculuğu, adeta oradaymışım gibi, kalbimle yaşayarak yazıyorum.
Yeni Bir Hayatın Eşiğinde: Medine’ye Hicret
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde sadece bir mekân değişikliği yapmamıştı. O, bir inanç sisteminin, yeni bir toplumun ve yepyeni bir medeniyetin temelini atmak üzereydi.
Medine’ye ilk vardığında, onu coşkuyla karşılayan Ensar’ın gözlerindeki ışığı düşünmeden edemem. Sanki her biri Allah’ın Resûlü’nü değil de, kendi ruhlarının kayıp parçasını karşılıyor gibiydi. İşte o an, yepyeni bir sayfa açıldı. Ve bu sayfanın ilk satırlarında yer alan en önemli başlıklardan biri, Mescid-i Nebevî’nin inşası oldu.
İnşaat Başlıyor: Peygamber’in Katkısı
Efendimiz (s.a.v.), Medine’ye geldiğinde, önce devesi Kasva’nın çöktüğü yeri mescid olarak belirledi. Bu alan, iki yetime aitti ve gönüllü olarak bağışlanmak istense de Peygamberimiz bedelini ödeyerek aldı. Çünkü onun hayatında adalet ve hakkaniyet her zaman ön plandaydı.
Ben, o mescidin temelleri atılırken sahabelerin ellerinde kerpiç taşıdıklarını, ter içinde çalıştıklarını hayal ederim. Ve en çok da Efendimiz’in (s.a.v.) kendisinin de omuzlayarak taşları taşımasını düşünürüm. O, liderlik makamını sadece sözle değil; örnek olarak yürütüyordu. Sahabeler onun bu özverisini görünce daha bir şevkle çalışıyorlardı.
Mescid’in yapımında hurma ağaçları direk olarak kullanıldı, çatısı hurma dallarıyla kaplandı. Zemin topraktı. Ama bu sade yapının ruhu, bugün bile milyonlarca müminin kalbinde yükseliyor.
Mescid-i Nebevî’nin Sosyal Fonksiyonları
Bir mescid düşünün ki sadece ibadet edilen bir yer değil; aynı zamanda:
-
İlim merkezi,
-
Mahkeme salonu,
-
Sosyal hizmet kurumu,
-
Dış ilişkiler merkezi,
-
İstişare meclisi,
-
Misafirhane olarak da işlev görüyor.
İşte Mescid-i Nebevî, tüm bu fonksiyonlarıyla tarihte benzeri olmayan bir çok yönlü merkez olmuştur.
1. İbadetin Kalbi
Elbette en temel işlevi, namazların kılındığı, Kur’an’ın okunduğu ve zikrin yapıldığı bir ibadet yeri olmasıydı. Peygamberimiz burada cemaate imamlık yapar, namazlardan sonra sahabelere hitap ederdi. O saflarda yer almayı ne çok isterdim…
2. İlim ve Eğitim Merkezi
Mescid, aynı zamanda bir ilim yuvasıydı. “Ashab-ı Suffe” adı verilen sahabeler burada sürekli eğitim görürlerdi. Kur’an ezberi, hadis rivayeti, fıkıh ve ahlaki dersler burada yapılırdı. Efendimiz (s.a.v.), bizzat öğretmenlik yapar; soruları sabırla yanıtlar, anlamayanı tekrar tekrar anlatırdı.
Ben bu ders halkalarında bulunup bir gün “Ya Resulallah” diye seslenerek bir soru sormayı ne kadar isterdim…
3. Toplumsal Dayanışma Noktası
Fakirlerin barınabileceği, ihtiyaç sahiplerinin yemek bulabileceği bir yerdi mescid. Peygamberimiz burada zekâtları dağıtır, infak yapılmasını teşvik ederdi. Yetimlere, dul kadınlara, kimsesizlere hep bu mescitten el uzatılırdı.
Bugün modern sosyal hizmet kurumları bile bu kadar çok yönlü işler yapamıyor desem, abartmış olmam.
4. Siyasal ve Hukuki Merkez
Mescid-i Nebevî’de birçok siyasi ve hukuki karar alınmıştır. Ashabın ileri gelenleriyle yapılan istişareler, sefer hazırlıkları, savaş planları, diplomatik yazışmalar hep bu merkezde gerçekleşmiştir.
Ayrıca anlaşmazlık yaşayan kişiler, sorunlarını Peygamber Efendimiz’e getirir, o da burada adaletle hüküm verirdi. Mescid, hem adaletin hem de istişarenin sembolü olmuştu.
5. Kardeşliğin ve Birliğin Sembolü
Benim için Mescid-i Nebevî, en çok da kardeşliğin merkezidir. Çünkü burada Ensar ve Muhacir kardeşleştirildi. Birbirini tanımayan insanlar, aynı safta omuz omuza secdeye vardı. Arap, Habeşli, Rum, siyah, beyaz demeden herkes bir oldu. Bu birlik, işte Mescid’in en kıymetli meyvesiydi.
Bugüne Düşen Gölgesi: Mescid-i Nebevî ve Biz
Ben her gün, Mescid-i Nebevî’yi düşündüğümde kendime şu soruyu sorarım: “Bugün yaşadığım şehirde, bizim mescidlerimiz böyle mi?”
Ne yazık ki birçok cami yalnızca ibadet alanı olarak kullanılıyor. Oysa Resûlullah’ın inşa ettiği mescid, bir hayat biçimiydi. O mescitte insanlar yalnızca secde etmiyor, aynı zamanda birbirini tanıyor, yardımlaşıyor, öğreniyor, danışıyor ve birlikte karar alıyordu.
Eğer biz Mescid-i Nebevî’nin ruhunu anlamak istiyorsak, kendi yaşadığımız yerlerde bu çok yönlü hizmet anlayışını canlandırmalıyız. Cami, mahallenin kalbi olmalı. Herkesin yolu camiden geçmeli. İlim de, merhamet de, birlik de camiden yayılmalı.
Son Söz: Bir Taş da Ben Koyabilir miyim?
Mescid-i Nebevî’nin inşa sürecini düşündüğümde hep şu soruyla baş başa kalırım: “O gün orada olsaydım, o mescide bir taş da ben koyar mıydım?”
Bugün fiziksel olarak bir taş koymam belki mümkün değil. Ama niyetimle, ahlakımla, ilimle, sadakamla, kardeşliğimle bu mescide ruhen bir katkıda bulunabilirim. Ben de bu kutlu yapının ruhuna bir nefes olabilirim.
Unutmayalım ki, Mescid-i Nebevî sadece bir yapı değil; bir ahlak, bir düzen, bir hayat tarzıdır. Onu anlamak, Peygamber’in hayatını anlamaktır. Ve ben her gün biraz daha o kutlu yapının anlamını kalbime işlemeye gayret ediyorum.
Rabbim bizleri Mescid-i Nebevî’nin ruhunu taşıyan müminlerden eylesin. Oraya bakarak yönünü bulanlardan, orada secde etmeyi arzulayanlardan ve o ruhu kendi toplumuna taşıyabilenlerden olalım inşallah.
Âmin.