Mescid-i Nebevî’nin İnşasındaki Mütevazı Katılımı

Hz. Muhammed’in Mescid-i Nebevî’nin inşasındaki mütevazı katılımı, liderlikte tevazu, birlik ve beraberliğin en anlamlı sembollerindendir.

Mescid-i Nebevî’nin İnşasındaki Mütevazı Katılımı
Mescid-i Nebevî’nin İnşasındaki Mütevazı Katılımı

Mescid-i Nebevî’nin İnşasındaki Mütevazı Katılımı

Giriş: Bir Mescid, Bir Medeniyetin Kalbi

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Medine’ye hicret ettiğinde ilk yaptığı işlerden biri, Allah’a kulluğun ve ümmet birliğinin sembolü olacak bir mescid inşa etmek olmuştur.
Bu mescid, sadece ibadet edilen bir yer değil; İslam medeniyetinin kalbi, imanın merkez noktası, ilim ve kardeşlik ocağı olacaktı.

İşte o mübarek yapı, yani Mescid-i Nebevî, sadece taş ve kerpiçten ibaret değildi.
Onun duvarlarına işlenen, Peygamberimizin (s.a.v) mütevazı elleriyle koyduğu her tuğla, ümmetin birliğini, tevazusunu ve Allah’a bağlılığını simgeliyordu.

1. Hicretle Başlayan Yeni Bir Dönem

Hz. Muhammed (s.a.v), hicret yolculuğunun sonunda Medine’ye ulaştığında, ilk olarak Ensar ve Muhacir arasında kardeşliği tesis etmişti.
Bu kardeşliğin somut bir nişanesi olacak bir mekân gerekiyordu.
Öyle bir yer ki, hem ibadetin hem ilmin hem de adaletin merkezi olsun…

Bu düşünceyle Mescid-i Nebevî’nin temelleri, Hz. Peygamber (s.a.v)’in rehberliğinde atıldı.
Mescidin arsası, iki yetim gencin arazisiydi. Efendimiz (s.a.v), burayı bedelini ödeyerek satın aldı.
Bu bile onun adalet anlayışının bir göstergesiydi; “Bu Allah yolundadır, parasız alınır” dememiş, hakkını vererek sahiplenmişti.

2. Mescid’in İnşasında Peygamber (s.a.v)’in Fiilî Katılımı

Mescidin yapımına başlandığında, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bizzat çalışmalara katıldı.
Elinde kürek, sırtında taş, sahabelerle birlikte ter döktü.
Onun bu mütevazı katılımı, sahabeler için büyük bir ders niteliğindeydi.

Hiç kimse “Ben Resûlüm, siz yapın” diyerek geri durmadı.
Aksine, toprağa diz çöküp taş taşıyan bir Peygamber (s.a.v) vardı karşlarında.
Hz. Ammar bin Yasir (r.a), Efendimiz (s.a.v)’in bu halini görünce şöyle demişti:

“Ya Resûlallah, keşke siz istirahat etseniz, biz taşırız.”
Efendimiz (s.a.v) ise tebessüm ederek şöyle buyurdu:
“Ey Ammar! Hayır, bu da Allah yolunda bir ameldir. Hepimiz Allah’ın rızası için çalışıyoruz.”

Bu söz, bir liderin en güzel tanımıydı: Yalnızca sözle değil, hâliyle eğiten bir önder.

3. Mütevazılıkta Zirve: Peygamber (s.a.v)’in Davranış Dili

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in mescid inşasındaki tavrı, tevazunun zirvesiydi.
Ümmetine, “Hiçbir iş küçük değildir” mesajını bizzat uygulayarak verdi.
Sıcak çöl güneşi altında, elleri nasır tutan bir Resûl’ün varlığı, sahabelerin kalplerinde unutulmaz bir iz bıraktı.

Onunla birlikte çalışan sahabeler, yorulduklarını hissetmiyor; her bir taşın, imanın bir tuğlası olduğunu biliyorlardı.
Efendimiz (s.a.v), hem maddi hem manevi olarak mescidin inşasına katkıda bulundu.
Yani bu yapı, sadece bir bina değil; Resûlullah’ın (s.a.v) teri, duası ve rahmet kokusuyla yoğrulmuş bir mekândı.

4. Mescid-i Nebevî’nin İşlevi: Bir Bina Değil, Bir Okul

Mescid-i Nebevî, yalnızca namaz kılınan bir yer değildi.
Orası aynı zamanda:

  • Eğitim ve öğretim merkeziydi. Sahabeler burada Kur’an öğreniyor, hadis dinliyorlardı.

  • Toplumsal meselelerin çözüm yeriydi. Adalet burada tecelli ederdi.

  • Misafirhane ve yardım merkeziydi. Fakirler, yolcular burada ağırlanırdı.

  • İstişare meclisiydi. Devlet meseleleri burada görüşülürdü.

Yani Mescid-i Nebevî, İslam toplumunun manevi kalbi ve idari beyni idi.
Ve bu muazzam yapının temellerinde, Peygamberimizin (s.a.v) mütevazı emeği vardı.

5. Mütevazılık, Liderliğin En Güçlü Dili

Hz. Muhammed (s.a.v)’in bu süreçteki tutumu, aslında bir eğitim metoduydu.
O (s.a.v), ümmetine liderliğin kibirle değil, hizmetle olacağını öğretti.
Gerçek büyüklük, insanları yönetmekte değil; onlarla birlikte çalışabilmektedir.

Bugün modern liderlik anlayışlarında “örnek liderlik” (servant leadership) diye adlandırılan kavram, aslında Resûlullah (s.a.v)’in sünnetidir.
Çünkü o, ümmetine sadece emir vermedi; her adımda onlarla omuz omuza yürüdü.

Bir sahabenin şu sözü bunu çok güzel anlatır:

“Biz onunla taş taşırken, kalbimizde cennet inşa ediliyordu.”

6. İnşanın Simgesel Anlamı: İman Tuğlalarıyla Birleşen Kalpler

Mescid-i Nebevî’nin inşası, sahabeler için bir ibadet, bir iman pratiği olmuştu.
Her taş, “La ilahe illallah” diyerek konuluyor, her tuğla dua ile yerine yerleştiriliyordu.

O gün inşa edilen yalnızca bir mescid değil;
kardeşlik duvarları, adalet temelleri ve bir ümmet bilinci idi.

Resûlullah (s.a.v)’in mütevazı katılımı, sahabelere şu gerçeği öğretmişti:

“Birliğin temeli, birlikte çalışmaktır.”

Bu ruh, yüzyıllar boyunca İslam toplumlarının mayası olmuş; camiler, medreseler ve külliyeler hep bu anlayışla yükselmiştir.

7. Bugün İçin Bir Ders: Mütevazılıkla İnşa Edilen Değerler

Günümüz dünyasında insanlar, başarıyı makam ve şöhretle ölçüyor.
Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v), bize asıl büyüklüğün tevazuda olduğunu gösterdi.
O mütevazı eliyle taş taşırken, aslında insanlığın ahlak haritasını çiziyordu.

Bizler bugün camilerimizi, kurumlarımızı, toplumumuzu inşa ederken;
niyetimizi, ihlasımızı ve birlik ruhumuzu aynı hassasiyetle korumalıyız.

Çünkü bir işin büyüklüğü, görünüşünde değil, niyetinde gizlidir.
Mescid-i Nebevî bunun en büyük örneğidir.

8. Mescid-i Nebevî: Bugün Hâlâ Yaşayan Bir Miras

Bugün Medine’ye giden her mümin, Mescid-i Nebevî’de secdeye vardığında,
sadece bir binaya değil; Resûlullah (s.a.v)’in tevazu, sabır ve adanmışlık mirasına dokunur.

Orada atılan her adım, o mütevazı inşanın yankısı gibidir.
O mescid, kıyamete kadar ümmete “Birlikte inşa edin, birlikte yaşayın” mesajını vermeye devam edecektir.

Sonuç: Taşlardan Değil, Tevazudan İnşa Edilen Bir Miras

Mescid-i Nebevî’nin inşasındaki mütevazı katılım, Hz. Muhammed (s.a.v)’in karakterini en güzel şekilde yansıtır:
Tevazu, gayret, adalet, kardeşlik ve hizmet aşkı.

O (s.a.v), bir mescid inşa ederken aslında bir medeniyetin temellerini attı.
O’nun teriyle ıslanmış o tuğlalar, ümmetin gönül birliğinin taşları oldu.

Bugün her Müslüman, o ruhtan bir parça taşıyor.
Ve ne zaman bir cami inşa edilse, ne zaman bir gönül ihya edilse, orada yine Mescid-i Nebevî’nin mütevazı ruhu var.