Hz. Ömer'in Şefkati

Hz. Ömer'in şefkati, İslam tarihinde adalet ve merhamet örneği olarak öne çıkan Hz. Ömer'in kişisel ve toplumsal şefkat anlayışı, bu erdemin İslam ahlakındaki yeri üzerine kapsamlı bir inceleme.

Hz. Ömer'in Şefkati
Hz. Ömer'in Şefkati

Hz. Ömer'in Şefkati

Enes b. Malik [radıyallahu anh] anlatıyor: Bir gece Hz. Ömer (radıyallahu anh) gece etrafı kolaçan ederken konaklamak için yükünü indirmiş bir kervan gördü. Hırsızların onlara zarar vereceğinden endişelendi. Hemen Abdurrahman b. Avf'in [radıyallahu anh] yanına gitti. Abdurrahman b. Avf [radıyallahu anh] gecenin bir vakti Hz. Ömer'i [radıyallahu anh] karşısında görünce,

  • Ey müminlerin emîri! Bu saatte sizi buraya getiren şey nedir? diye sordu. Hz. Ömer [radıyallahu anh],

  • Etrafı kolaçan ederken konaklamak üzere şehre gelmiş bir kervan gördüm. İçime bir kuşku düştü. Onlar gece yatıp uyudukları zaman hırsızların onlara bir zarar vermesinden endişe ediyorum. Haydi kalk da onları gözetleyelim, dedi.

Kalkıp gittiler. Kervanın yakınına bir yere oturdular ve onlara göz kulak oldular. Sabah namazının vakti girdiğinde Hz. Ömer [radıyallahu anh],

  • Ey kervancılar! Namaza, namaza, diye seslendi. Onların kalktıklarını görene kadar böyle seslendi. Sonra ikisi kalkıp gittiler.

Fakih Ebü'l-Leys Semerkandî [rahmetullahi aleyh] der ki: Sana düşen vazife, önceki büyüklerin hallerine ve ahlâklarına tabi olmaktır. Zira Allah Teâlâ Resûlullah'ın ashabını, birbirlerine olan şefkat ve merhametlerinden ötürü övmüştür. Kitabında onlar hakkında, "Onlar kendi aralarında merhametlidirler" (Fetih 48/29) buyurmuştur. Onlar hem müslümanlara hem de bütün canlılara karşı merhametli idiler. Onlar ehl-i zimmete (müslümanlar idaresindeki gayr-i müslimlere) karşı bile merhametle davranırlarken müslümanlara karşı nasıl merhametli olmasınlar ki!

Rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (radıyallahu anh) ehl-i zimmetten birinin kapı kapı dolaşıp dilendiğini gördü. Adam yaşlıydı. Kendi kendine,

  • Gençliğin müddetince senden cizye (vergi) aldık. Bugün ise senin hakkını zayi ediyoruz, dedi ve bu adama geçimini karşılayacak kadar devlet hazinesinden maaş bağlanmasını emretti.

Hesabı Ömer'den Sorulur!

Rivayet edildiğine göre Hz. Ali [radıyallahu anh] şöyle anlatmıştır: "Hz. Ömer'i gördüm; sırtında bir palan çöle doğru koşuyordu.

  • Ey müminlerin emîri! Nereye gidiyorsunuz? dedim.

  • Zekât olarak alınan birkaç deve yavrusu kaybolmuş, onu aramaya gidiyorum, dedi. Ben,

  • Senden sonra gelecek olan halifeleri çok zor durumda bıraktın, dedim.

  • Ey Hasan'ın (radıyallahu anh) babası! Bu yaptığımdan ötürü sakın kınama! Hz. Muhammed'i [sallallahu aleyhi ve sellem] peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak nehre düşse, kıyamet günü bunun hesabı Ömer'den sorulur. Müslümanların haklarını zayi eden idareciye ve müminleri korku salan fasık idareciye itaat ve hürmet yoktur!

Hasan-ı Basrî'nin [rahmetullahi aleyh] rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) demiştir ki:

"Benim ümmetimin abdalları (velileri) cennete, çokça namaz kılmaları veya çokça oruç tutmaları sebebiyle girmezler; onlar herkese merhametli, temiz kalpli, cömert gönüllü ve bütün müslümanlara karşı şefkatli olmaları sebebiyle cennete gireceklerdir."

Enes b. Malik'ten [radıyallahu anh] rivayet edilen bir hadis-i şerifte Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki:

"Müslümanların senin üzerinde dört hakkı vardır:

  1. Onların iyiliklerine yardımcı olman.
  2. Günahkârları için Allah Teâlâ'dan af dilemen.
  3. Hastalarını ziyaret etmen.
  4. Günahlarından tövbe edenleri sevmen."

Kaynaklar:

  • Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1/26
  • Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs, nr. 1502