Bir Kedi Yüzünden Cehenneme Giren Kadın Hayvanlara da Şefkatli Olmalıdır

Bir kediye kötü davrandığı için cehenneme giren kadın hadisi, hayvanlara karşı şefkatli olmanın önemini vurgular. Bu makalede, İslam'da hayvanlara şefkat ve merhametin önemi üzerine bilgiler bulabilirsiniz.

Bir Kedi Yüzünden Cehenneme Giren Kadın Hayvanlara da Şefkatli Olmalıdır

Bir Kedi Yüzünden Cehenneme Giren Kadın

 Ebu Hüreyre'nin [radıyallahu anh] rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ResCılullah (sallallahu aleyhi vesellem] buyurmuştur ki: 

"Bir kadın bir kedi yüzünden cehenneme girdi. Bu kadın kediyi evin içine bağladı, ne yedirdi ne içirdi ne de dışarı çıkıp küçük hayvanları ve böcekleri yemesi için salıverdi. Ve nihayet kedi açlıktan öldü." 

Hayvanlara da Şefkatli Olmalıdır 

Hasan-ı Basri [rahmetullahi aleyh] şöyle anlatmıştır: 

Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem] bir yere giderken güneşin ortasında kazığa bağlanmış bir deve gördü. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) işini bitirip geri döndüğünde, yine deveyi kızgın güneşin alnında kazığa bağlanmış bir halde buldu. Devenin sahibini buldurarak ona, 

"Sen bugün bu deveye yem verdin mi?" diye sordu. Deve sahibi, "Hayır vermedim!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), 
"Şunu bil ki, bu hayvan kıyamet günü senden davacı olacaktır!" dedi. 

Abd Hayr'in [rahmetullahi aleyh] Hz. Ali b. EbıTalib'den [radıyallahu anh] rivayet ettiğine göre, Nebi [sallallahu aleyhi vesellem] bir defasında hutbede şöyle demiştir: 

"Ey insanlar! Emriniz altındaki kişiler (hizmetçiler, çalışanlar) hakkında Allah'tan korkun, Allah'tan korkun. Yediklerinizden onlara da yedirin. Giydiklerinizden onlara da giydirin. Onlara güçlerinin yetmeyeceği işleri yüklemeyin. Onlar da etten kemikten yaratılmış ve sizin gibi birer insandır. Dikkat edin! Kim onlara zulmederse, kıyamet günü ben onun davacısı olurum. Allah da hakimi olacaktır."

Rivayet edildiğine göre Avn b. Abdullah [rahmetullahi aleyh] (v. 115), hizmetçisi kendisine asi olduğu zaman şöyle derdi: 

"Böyle yaptığın zaman ne kadar da efendine benziyorsun!" 

Yine Avn b. Abdullah'tan rivayet olunduğuna göre, Resul-i Ekrem [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur: 

"Kölelerin izin (hizmetçileriniz ve emriniz altındakilerin) hakkını gözetin; onlara iyi davranın. Yediklerinizden onlara da verin. Giydiklerinizden onlara da giydirin. Sizin karşınıza bir hata ile geldiklerinde, eğer onları affetmek istemiyorsanız elinizden çıkarın. Sakın Allah'ın yarattıklarına azap etmeyin." 

Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor: "Sizden biri, hizmetçisine (elinin altında çalışanına) vuracağı zaman Allah'ı hatırlasın ve hemen elini ondan çeksin; vurmasın. 

Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem), "Kişinin emri altındakilere güzel ahlakla davranması bereketi getirir. Onlara kötü ahlakla davranması ise bereketi götürür" buyurmuştur. 

Rivayet edildiğine göre; bir gün Hz. Ali [radıyallahu anh] hizmetçisini çağırdı. Bir kere seslendi, iki kere seslendi ve üç kere seslendi. Hiçbirinde de hizmetçi ona cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Ali [radıyallahu anh] kalkıp onun yanına gitti. Kendisine, 

- Ey hizmetçi, sana seslendiğimi duymadın mı,dedi. O,

- Duydum, diye karşılık verdi. Hz. Ali [radıyallahu anh],

- Peki bana neden cevap vermedin? diye sordu. Hizmetçi,

- Çünkü cevap vermediğim takdirde senin beni cezalandırmayacağını biliyordum, onun için tembellik ettim, dedi. Bunun üzerine Hz. Ali(radıyallahu anh],

- O halde kalk git, Allah için seni azat ettim, dedi.

Rivayet edildiğine göre; Hz. Osman (radıyallahu anh] bir defasında, işlediği bir kusurdan ötürü hizmetçisinin kulağını çekmişti. Fakat daha sonra pişman oldu. Hizmetçisine, "Kalk ve kulağımı tut; bütün kuvvetinle kulağımı çek. Belki böylelikle Allah Teala beni affeder" dedi. Hizmetçisi ona, 

"Efendim! Ben de sizin korktuğunuz gibi din gününün sahibi olan Allah Teala'dan korkuyorum. Ben sizi bağışladım; belki böylelikle Allah Teala beni fazl-u keremiyle bağışlar" dedi. 

Ebu Büreyde'nin [rahmetullahi aleyh], Ebu Musa Eş'ari'den [radıyallahu anh] rivayet ettiğine göre Nebi [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur: 

"Üç kişi vardır ki, onların her biri için iki kat sevap vardır: 

1. Bir adamın cariyesi (kadın hizmetçisi) olur da onu güzel edep ve ahlak üzerine yetiştirir ve sonra onu azat edip evlendirirse, onun için iki kat ecir vardır.

2. Ehl-i kitaptan (hıristiyan veya yahudi) olan bir adam, kendi peygamberine inanıyor iken Hz. Muhammed'in [sallallahu aleyhi vesellem] peygamberliğine yetişir ve ona iman ederse, onun için de iki kat ecir vardır.

3. Bir köle hem efendisinin hakkına hem de Allah Teôlô'nın hak ve hukukuna riayet ederse, onun için de iki kat ecir vardır."

Bir gün Hasan-ı Basri'ye [rahmetullahi aleyh], "Cemaat namaza duracakken efendisi hizmetçisini bir yere gönderse, bu durumda ne lazım gelir?" diye sorulduğunda, Hasan-ı Basri [rahmetullahi aleyh], "Efendisinin emrini yerine getirmelidir" diye cevap vermiştir. 

Fakih Ebü'I-Leys [rahmetullahi aleyh] der ki: Böyle bir durumda eğer vakit geniş ve namazı kaçırma gibi bir ihtimal yoksa hizmetçi efendisinin emrini yerine getirmelidir. Ancak vaktin çıkacağından endişe ediliyorsa, hizmetçinin namazını kaçırması doğru olmaz. Derhal namazını kılmalı ve ondan sonra efendisinin işini görmelidir. Nitekim Resulullah [sallallahu aleyhi vesellem] bu hususta,

''Allah'a isyanın söz konusu olduğu bir durumda, kula itaat edilmez" demiştir. 

Kişinin emri altındakilere iyi davranması, yerine getiremeyecekleri İşleri yüklememesi gerekir. Çünkü Allah Teala dahi kullarına kaldıramayacakları yükü yüklememiştir. Kişi emri altındakilerle güzel geçinmelidir. Zira adab-ı muaşeret dairesi çerçevesinde hareket etmek müminlerin ahlakıdır. 

--------------------------------------------------------------------

Kaynaklar :

Tirmizı, nr. 1949; Ebu Davud, nr. 5164; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/111. 
İbn Mace, nr. 2698; Ebu Davud, nr. 5156; Ahmed b. Han bel, el-Müsned, 1 /78. 
Buharı, nr. 3318; Müslim, nr. 2619; Ahmed b. Han bel, el-Müsned, 2/261, 317, 501, 507; İbn Hibban, es-Sahıh, nr. 5592.

Ebu Davud, nr. 5156; İbn Mace, nr. 2698; Ahmed b. Han bel, el-Müsned, 1 /78. 16 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/36; Heysem,, Mecmau'z-Zevaid, 4/236. 
Tırmizı, nr. 1950; Deylemı, Müsnedü'I-Firdevs, nr. 1177.

Ebu Davud, nr. 5162; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, nr. 3/502 

Bu durum ehl-i fetret denilen, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem] gelmeden önce semavi dinlere ve peygambere inanan ve Peygamber Efendimiz'in [sallallahu aleyhi vesellem] gelişiyle onları bırakıp İslam dinine giren kimseler için geçerlidir. 
20 Ali el-Müttakı, Kenzü'I-Ummal, nr. 43306.